Doğa Turu

  Ramazan ayının gelmesiyle birlikte bir aylık oruç dönemi başladı.Fakat yaz mevsimine denk geldiği için 17 saat oruçlu kaldığımız için haliyle iftar vaktini beklemek uzun zaman alıyordu.
  4 arkadaş zaman geçirmek hemde Ramazan ayında gezmek, bir yerlere gitmek için kafamızdaki rotayı oluşturduk.Çantaları hazırlayıp yola çıktıktan sonra ilk durağımız Kapuzbaşı Şelaleleri oldu. Kayseri ili, Yahyalı ilçesine 76 km mesafedeki Kapuzbaşı köyü yakınlarında bulunan, doğal kaynak-çağlayan niteliğindeki yedi şelaleden oluşan Kapuzbaşı Şelaleleri 1990 senesinde sit alanı ilan edilmiş. Kapuzbaşı Şelaleleri, küçük oyuklar halinde tepeler ve cep arazilerden meydana gelmiştir. Kayalar arasındaki çatlaklardan 30-70 metre yükseklikten bol miktarda su akmaktadır.Çok soğuk olan bu sular Aladağ-Aksu Çayının sularıyla birlikte Zamantı Irmağına, oradan da Seyhan Nehrine ulaşmaktadır. Çepeçevre bir orman içinde(V) şeklinde dar bir vadide akan, debisi son derece büyük olan sular, çıkardığı seslerle ve ortaya koyduğu muhteşem görsel şölen ile ziyaretçilere huzurlu bir manzara sunmaktadır. Kapuzbaşı Şelalelerinin bulunduğu yer Akdeniz Bölgesi iklimini andırmaktadır. Şelalelerin çevresi milli parkçılık, dağcılık, avcılık, akarsu balıkçılığı ve turizm açısından bölgenin günümüzde önemli potansiyelidir. 


  Bir gece Kapuzbaşı Şelalelerinde kamp yaptık. Gece uyku tulumunun içine girip kayadan dökülerek aşağı inen suyun sesini dinlemek  mutluluk ve huzur veriyor iyi ki buradayım diyor insan. Çok az uykuyla bile uyansanız kendinizi dinç hissediyorsunuz. Ertesi gün öğleden sonra kalktık malzemeleri toparladık sıradaki yer Sultan Sazlığı idi. Kayseri ili, Yeşilhisar, Develi ve Yahyalı ilçeleri arasında Ova çiftliği köyüne gelinerek ulaşılır,  ayrıca üç önemli turizm merkezinin ortasında yer almaktadır. Daha önce tabiatı koruma alanı iken, 2006 yılında milli parka dönüştürülmüştür. Toplam alanı 24.357 hektardır.Tatlı ve tuzlu su eko sistemlerinin bir arada bulunduğu, nadir bir eko sistem oluşu, nesli tehlikeye düşmüş veya düşebilir türlerinde yer aldığı 301 kuş türünün beslenme, barınma ve kuluçka alanı oluşu, Avrupa'da turna, flamingo, akbalıkçıl, kaşıkçı kuşlarının bir arada kuluçkaya yattığı tek alan oluşu kaynak değerlerini oluşturmaktadır. Doğal bir çöküntü alanının etrafından inen alüvyonların dolmasıyla meydana gelmiştir. Sazlarla kaplı olan alanın suyu tuzludur ve derinliği 1,5 metre üzerinde değildir. Etrafında bitki bulunmaz üstelik yaz mevsimi su kuruyarak zeminde tuz tabakası bırakır. Sultan Sazlığı koruma altına alınmıştır. Sazlıkta kuş gözetleme kulesi ve birde kuş müzesi vardır. 



  Sultan Sazlığına akşam üzeri geldiğimizde iftara iki saat vardı. Çadır kurmak için doğru yeri arıyorduk fakat yağmur yağdığı için zeminde su tabakaları ve çamur olduğu için çadırı kuramadık.Kuş müzesi yanında depo tarzı kulübeyi gördük etrafında gezinirken sahibi geldi durumu anlatınca bizi anlayışlı karşıladı '' Buralar hep benim'' diyerek çadırı depo yanındaki çatının altına kurmamıza izin verdi. Sevinmiştik bu sayede yağmurla aramızdaki bağı kesmiş olduk. Gecikmeli de olsa iftarı yaparak çadıra geçtik sohbet ederken gecenin ilerleyen saatlerinde sahurda yaparak uyuduk.O gece gökyüzünde gördüğüm yıldızları sadece çocukluğumda görürdüm gökyüzü parlıyordu ve her taraf yıldız doluydu. Acaba yıldızları artık neden çok nadir görebiliyoruz ? 


  Ertesi gün Nevşehir'e gitmek için yola çıktığımızda yol üzerindeki Soğanlı Ören Yerine uğradık. Kaya kilise ve mağaraların günümüzdeki evler ile iç içe girdiği yerleşim yeridir.Ürgüp-Göreme,Ihlara ve Zelve vadilerinin doğal oluşumunu burada da görmek mümkündür. Aşağı ve yukarı olmak üzere iki vadiye ayrılmıştır.M.S IV. Yüzyıldan itibaren Hristiyanlığın Kapadokya daki merkezlerinden biri olmuş VII ve VIII. yüzyıllarda bu önemini sürdürmüştür. 50 ye yakın kaya kilise ve mağarası bulunmaktadır. Bunlardan Balıklı Gök,Tokalı, Karabaş, Yılanlı,Kubbeli, Geyikli ve St. Barbe(Aziz Barbe) kiliselerini saymak mümkündür. Bu kiliselerin içindeki freskler genelde ibadet sahnelerini, tasvirlerini, Sen Jan'ın canavarla mücadelesini anlatmaktadır.Bazı kiliselerin içinde mezarlar da bulunmaktadır. Soğanlı köyün simgesi haline gelen bez bebekleri  ile de ünlüdür.Köylü kadınlar tarafından yapılan bu bebekler önemli bir gelir kaynağı olmuştur. 


Üzümlü Kilise (Aziz Theodoros Trion Kilisesi)

  Bölgenin önemli Rum yerleşimlerinden biri olan 19. yüzyıla ait üzümlü Kilise olarak da bilinen, çan kulesi de bulunan Aziz Theodoros Trion Kilisesi, Ayastefanos Antlaşması gereği Osmanlılar tarafından savaş tazminatı karşılığı olarak Sultan Abdulmecid döneminde yapılmış.
Kilisenin Yunanca kitabesinde şu ifadeler yer alıyor:
"Agios Theodoros Trion'un bu çok kutsal kilisesi, İmparator Sultan Abdülmecid Han zamanında, onun yüksek iradesi ile Aziz İkonion (metropoliti) Neofitos Efendi'nin teşviki ile ve burada (Malakopi) ikamet eden Hristiyanların bağışları ile Haldiaslı baş mimar Kiriako Papadopoulos Efendi'nin zahmetleriyle inşa edilmiştir.Agios Theodoros'a ithaf edilmiş ve kutsanarak açılmıştır. Ki onun (Agios Theodoros) vasıtalarıyla Allah bu memleketi bütün tehlikelerden korusun. âmin. Sene 1858 Mayıs 15..."
özellikle yabancı turistlerin daha çok ilgisini çeken Aziz Theodoros Trion Kilisesi, sadece mimari açıdan değil, aynı zamanda, mimari plastik bezemelerinin zenginliği, anıtsal duvar resimlerindeki yüksek kalite ile de dikkat çekiyor.
Kilisenin yapılışında Selçuklu mimarisinden etkilendiği belirtiliyor.Üzümlü Kilise, her yıl Mayıs ayında Fener Rum Patriği Bartemelos'un da katıldığı bahar ayinine ev sahipliği yapıyor.


  Üzümlü kilise etrafında gezerken sizin yabancı olduğununuzu anlayan çocuk rehberler koşarak geliyor ve hemen kilise hakkında bildiklerini size anlatmaya başlıyorlar.Anlattıklarına göre kilisenin içerisindeki kapının sağında ve solunda dört adet uzun sütün şeklinde taşlar var el kuvvetiyle dönen bu taşlar eğer dönmez ise binada sorun olduğunu taşlar döner ise binada herhangi bir sorun olmadığını gösteriyor. Bu ince detayı duyunca hayret ederek kayalara oyulmuş şehir Derinkuyu Yeraltı Şehrine geçtik Kapadokya bölgesinin jeolojik oluşumu sayesinde inşa edilmiş sekiz katlı Derinkuyu Yeraltı Şehri, büyük bir topluluğu içinde barındıracak ve ihtiyaçlarını karşılayacak mekânlardan oluşuyor. Bölgede bulunan bir diğer örnek olan Kaymaklı Yeraltı Şehri'nden farklı olarak Derinkuyu'da bir misyonerler okulu, günah çıkartma yeri, vaftiz havuzu ve ilgi çekici bir kuyu da bulunuyor. Derinkuyu'nun ilk yerlileri Asur kolonilerine kadar uzanıyor. II. yüzyılda Roma İmparatorluğu'nun zulmünden kaçan ilk Hristiyanlar Antakya ve Kayseri üzerinden Kapadokya'ya gelerek buraya yerleşmişler. Bölgedeki yeraltı şehirlerini kuran ilk Hristiyanlar, girişleri kolayca fark edilemeyecek şekilde yapılmış bu şehirlerde saklanarak Romalı askerlerin zulmünden kurtulabilmişler. Yeraltı şehirlerinde uzun süre dışarı çıkmadan yaşamak zorunda kalabilecekleri için erzak depoları, havalandırma bacaları, şarap imalathaneleri, kiliseler, manastırlar, su kuyuları, tuvaletler ve toplantı odaları yaparak alanlarını genişletmişler. Birbirine bağlı odalardan oluşan bu şehirlerde bazı odalar ancak bir insanın geçebileceği kadar dar tünellerle birbirine bağlanıyor. Tünellerin giriş çıkışlarında güvenlik nedeniyle tüneli kapatmak için kullanılan büyük taş silindirler var.Sırada Kaymaklı yer altı şehri var yeraltında ki gizli dünyalara inerken inişler çıkışlar bizi tatlı bir yorgunluğa bıraksa da keşfetmek için değerdi. Kaymaklı'nın tarihi M.Ö. 3000 yılına kadar gidiyor. Hititler Dönemi'nde yapılmış bu şehir sekiz katlı. Roma ve Bizans dönemlerinde diğer alanların da oyulmasıyla genişletilerek yeraltı şehrine dönüştürülen Kaymaklı, tüf kayalara oyulmuş. Bir topluluğun geçici olarak yaşayabilmesi için gerekli barınma şartlarına uygun olan alanda, dar koridorlarla birbirlerine bağlanan oda ve salonlar, şarap depoları, su mahzenleri, mutfak ve erzak depoları, havalandırma bacaları, su kuyuları, kilise ve dışarıdan gelebilecek herhangi bir tehlikeyi önlemek için kapıyı içten kapatan büyük sürgü taşları yer alıyor.Günümüzde Kaymaklı Yeraltı Şehri, ziyaretçilerini dört katı ışıklandırılmış olarak ağırlıyor.


  Gezerken oruç olduğumuzun farkında bile değiliz üstelik zamanda çok hızlı geçiyor kendimize şaşırıyorduk aç susuz oradan oraya yeni yerler görmek bizi mutlu ediyordu.Kasabaya adını veren kaleye gelmiştik 40 metre yükseklikte iki blok kayadan oluşmuş Uç hisar kalesine geldik. 8. yy. da güneyden gelen Arap akınlarına karşı yerli halkı koruma amacı ile içini çeşitli seviyelerde oyarak meydana getirdikleri bir savunma mekanıdır. Selçuklular ve Bizans devirlerinden beri kullanılmaktadır. Kalenin üzerinden tüm kapadokya ve vadileri izlenebilmektedir. Bu nedenle yörenin en önemli bakıl noktası olarak değerlendirilmektedir. Kalenin kayalarının çatlayıp düşmesi nedeniyle çevredeki geleneksel konutlar boşaltılmıştır. Kalenin çevresindeki kaya kütleleri ve peri bacaları üzüm ve patates deposu olarak kullanılmaktadır.Ayrıca kayaya oyulmuş iki kilise kalıntısı vardır.


  Bir günlük yoğun gezi programından sonra son durağımız Kızılçukur vadisi oldu. Vadinin gün batımı bayağı meşur sadece gün batımını izlemek için gelen turlar var. Çadırları kurduktan sonra o muhteşem kızıllıkta güneşin batışını izleyerek iftar açmak gün içindeki yorgunluğumuzu unutturdu. Artık bir an önce gün doğumu gelsin diye bekliyorduk. Çünkü vadi içerisinde balon turları düzenleniyor balonların o ilk kalkışları güzel fotoğraf kareleri oluşturuyor ve sabah olmuştu artık, havanın yeni aydınlandığı saatlerde, peri bacaları arasında kalkmaya hazırlanan veya yeni yeni kalkan balonları görmek çok güzeldi...




  Balonların kalkışını izledik den sonra biraz daha dinlenip yola çıktık. Yaşamın peri bacaları ile iç içe sürdüğü Kapadokya'nın şirin beldesi Göreme'nin tarihi anlamda en önemli yeri Göreme Açıkhava Müzesi'ne geldik müze kaya içine oyulmuş manastırlar, kiliseler, şapeller, yemekhaneler, mutfaklar ve yaşam alanlarından oluşmaktadır. Göreme Açıkhava Müzesi, M.S. IV. yüzyıldan XIII. yüzyıla kadar yoğun bir şekilde manastır hayatına ev sahipliği eden bir kaya yerleşim yeri.Göreme Vadisi, manastır eğitim sisteminin başlatıldığı yer olarak kabul ediliyor, aynı eğitim sistemi daha geç tarihlerde Soğanlı, Ihlara, Açıksaray’da da görülmüş. Kiliselerde Hristiyanlığın ilk dönemlerinde kullanılan geometrik süslemeler ortaya çıkarılan ilk boya katmanlarında görülebilirken, daha sonraki tarihlerde yapılan freskler İncil ve Hz. İsa’nın hayatından sahneleri betimliyor.Göreme Açık Hava Müzesi’nde Kızlar ve Erkekler Manastırı, Aziz Basileus Kilisesi, Elmalı Kilise, Aziz Barbara Kilisesi, Yılanlı Kilise, Karanlık Kilise, Çarıklı Kilise ve Tokalı Kilise gezilebiliyor.Göreme Açıkhava Müzesi 6 Aralık 1985 tarihinden bu yana doğal ve kültürel varlık olarak UNESCO’nun Dünya Mirası Listesi’nde yer alıyor.


  Toprağın sanata dönüştüğü yere Avanos'a geldik Nevşehir’in doğusunda, Kızılırmak’ın iki yakasına kurulu Avanos çanakçılık, halıcılık gibi el sanatlarının ve şarapçılığın geliştiği, eşsiz peri bacaları, vadileri ve yeraltı şehirleri, kiliseleriyle Kapadokya bölgesinin en önemli turistik yerlerinden biri.Hitit, Frig, Asur, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı izlerini taşıyan yerleşim yeri Avanos, en az 4000 yıl öncesine kadar uzanan tarihiyle Kapadokya gezilecek yerler içerisinde önemli bir yere sahip. Avanos’un kuruluşuyla ilgili bilinen en yakın dönem eserleri Selçuklu dönemine ait cami ve köprüler.Sallanan köprüye de uğramadan geçmeyin derim Kızılırmağın üzerindeki köprüde yürürken ilk başlarda ürkek adımlar atmak zorunda kalıyorsunuz ve bu git gide hoşunuza gidip eğlenceli bir hal alıyor. Su üzerinde çok sayıda su kuşu mevcut hatta anne ördek peşine takılmış tek sıra halinde yüzen sevimli yavru ördekleri izlemek çok keyif verici.


  Paşabağ Vadisi Kapadokya’daki en önemli yerlerden birisi konumundadır. Kapadokya bölgesinde eşsiz güzellikte olan mantar görünümlü peribacaları’nın yer aldığı vadide, aynı zamanda peri bacalarının nasıl oluştuğunun ve nasıl son şeklini aldığının en iyi gözlemlediğimiz yer oldu.Vadide yürüyüş yaparken  yollar peri bacalarının arasından geçtiği için çok büyük keyif alıyor insan. Bir diğer adıyla Paşabağ Rahipler Vadisi olan bu yer Göreme-Avanos yolu üzerinde yer almaktadır. Vadi, şapkalı peri bacalarının yoğun biçimde irili ufaklı ilginç örneklerini görebileceğiniz bir konumdadır. Bu bölgede rahipler ve din adamları oymuş oldukları kaya odalarda inzivaya çekilirlermiş.


  2 günlük Nevşehir gezisini tamamladıktan sonra Kayseri'ye geldiğimizde Ağırnas'taki Osmanlının baş mimarı Mimar Sinan'ın doğduğu ve 21 yaşına kadar yaşadığı evine geliyoruz. Çok sayıda tescilli tarihi binayı barındıran mahallenin dar sokaklarında zamana direnen özgün taş yapılar Ağırnas'ın kimliğini oluşturuyor. Bu yapılar arasında en göze çarpanı ise bugün müze olarak hizmet veren Mimar Sinan'ın doğduğu 3 katlı ev. Bitişiğindeki yapılar ve kayadan oyma yaşam alanlarıyla yaklaşık 2 bin 500 metrekare kapalı alana sahip müzenin taş duvarlarını Mimar Sinan'ın önemli eserlerinin fotoğrafları süslüyor. Ağırnas'taki tarihi konakların hemen hepsi labirenti andıran tüneller ve yaşam alanlarından oluşan karmaşık bir yer altı şehriyle birbirine bağlanıyor.Mimar Sinan'ın doğduğu evin zemin katı da girişlerinde kemerlerin göze çarptığı geniş galerilerle odalara ve yer altı şehrine açılıyor.


  Mimar Sinan'ın evinden sonra Ağırnas Yeraltı Şehrine geçiş yapıyoruz. Ağırnas girişinde Aşağı Pınar mevkinde bulunmaktadır. Yer altı şehrinin bazı bölümlerinin milattan önce yapıldığı ve daha sonraki yıllarda ilaveler yapıldığı, resimlerden en çok M. S 1-13. yüzyıllar arasında kullanıldığı anlaşılmaktadır. Ağırnas Yeraltı Şehri, dehlizleri, mağaraları, yer altı şehir kalıntılarıyla günümüzden 3000 yıl öncesine tarihlendirilmektedir. 
Listemdeki bu yerler eğer ilginizi çeker de gitmek isterseniz gitmeden önce kendinize bir Müze Kart edinin. Müze Kart satın alabildiğiniz ilk yerden alın. Eğer öğrenciyseniz 20 Lira değilseniz 40 Lira gibi bir ücreti olan Müze Kart Kapadokya’da Göreme Açık Hava Müzesi, Zelve gibi birçok yere ücretsiz girmenizi sağlıyor. Ayrıca eğer turistik bir dönemde gittiyseniz sıraya girme derdinden de kurtulmuş olursunuz. Bu arada eğer bir İş Bankası Maximum kredi kartınız varsa Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı müzelere her yıl 1 ay boyunca ücretsiz giriş yapabiliyorsunuz, aklınızda bulunsun. Kredi kartının adınıza olması gerekiyor ve giriş yaparken kimlik görmek istiyorlar, eş dosttan ödünç almaya girişmeden bunu da bilmekte fayda var.

Turun videosuna aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz:

https://youtu.be/LvJmbKcY2AM

KAYNAK;

Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü

https://www.muze.gov.tr/tr/muzeler

Step To City (mobil uygulama) 

0 yorum:

Yorum Gönder